Haftasonu yedigöllere kampa gittik.. İstanbul'dan yaklaşık 1,5 - 2 saatte Bolu'ya vardık. Yol üzerinde sapanca daki berceste isimli tesiste kahvaltı ettik. Boluda da bir markette alışverişimizi yaptık.. Çok güzel sulu sulu yeşil erik vardı .. ( Kamp yerine varınca erikleri buz gibi akan suya koyduk ve buz gibi oldu , harikaydı! ) Daha sonra yedigöllere doğru dağ yolundan ulaşmaya çalıştık.
Yollar çk kötüydü. Ancak buralara asfalt yapılamıyormuş çünkü kışın asfalt kar yağınca filan tehlikeli oluyormuş. Bir de çok gelen olmasın diyeymiş sanırım. Bir de havası bozulmasın diyeymiş.. Nedendir bilemiycem ama gerçekten de yorucu bir yolu var. Bi 1,5 - 2 saat de kamp yerine ulaşmamız sürdü.
Yedigöller yüksekte ama dağların arasında ağaçların arasında kalmış vadi gibi bir yer. Güneş ışıkları yüksek ağaçların arasından zar zor süzülüyor. Dolayısıyla gayet serin bir yer..
Kamp yerine vardığımızda ilk işimiz çay içmek oldu. Tabi ki mis gibi kaynak suyuyla yapılmış bir çay. Daha sonra iri damlalı bir yağmur bastırdı. Çok iri ve ağırdı damlalar :) Yağmur dindiğinde çadırlarımızı kurduk.
Daha sonrasında etrafta gezintiye çıktık..
Sonra yemek yedik , sonra yine gezdik :)
Bu bir döngü halinde pazar öğlene kadar devam etti..
Harika fotolar çektim.. Yedigöller baya bir ışık açısından değişken bir yerde. Bana bir boy büyüktü yani :) Ben henüz etkin şekilde doğru renkleri , doğru ışığı yakalayamıyorum filan..
Neyse geziden aklımda kalan sempatik Bukla rehberi Ömer , gezide edindiğim güzel arkadaşlıklar , közde pişen yumurta , mangalda erimiş helva ve onu muzla yemek , 500 yıllık çam ağacı , şehirde tek tük gördüğümüz ama aslında sayısız olduklarını hatırladığım yıldızlar.. (Bir de en güzel yanı cep telefonu çekmiyor oluşu , 2 günlüğüne de olsa telefon çalmayan bir yerde doğayla başbaşa olmak çççook iyi geldi !! )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder