13 Temmuz 2010 Salı

Süt diye bi film

Semih Kaplanoğlu nun Yusuf Üçlemesinin 2. filmi. Bu tanımı hemen her yerde bu şekilde bulmak mümkün. Üçlemenin diğer filmleri yumurta ve bal. Tam evlere şenlik kahvaltı sofrası yani. İlk film de bu film de Tire de çekilmiş. Benim ailemin yaşadığı yer Tire. Semih Kaplanoğlu da Tireliymiş. Film üniversite sınavını kazanamayan Yusuf ve süt satarak geçinen annesini konu alıyor..

Bu özet bilgilerden de anlaşılacağı üzere kasaba sıkıntısı, zamanın yavaşladığı, sündüğü sahneler, bolca metaforlardan oluşuyor Süt. Açılış sabhnesi herkesin aklınla en çok yer eden sahne. Bir üfürükçü hoca kağıda birşeyler karalıyor. Bir kadını ayağından ağaca asmışlar, kadının kafasının altında da bir kazan süt kaynıyor. Kadının ağzından bir yılan çıkıyor (Bu sahnede oynayan kişi Tülin Özen imiş, ve gerçekten de yılanı ağzına almış) ve hoca yılanı kadının ağzından çekip çıkarıyor. Filmin kurgusunda yılanın ihanete işaret ettiğini anlıyoruz.

Filmde ergenlikten çıkmak üzere olan Yusuf ve annesi var temelde. Kadın dul ve güzel. Anne oğul arasındaki diyalog oldukça zayıf. Annenin oğluna bolca sitemleri , oğlunun da geçiştirmeleri şeklindeki diyaloglar hakim. Çocuk bi kızla flört ediyor ancak bir cinsellik yaşamıyorlar. Bir sahnede Yusuf bir narı ortadan ikiye ayırarak dalarcasına yiyor ki bu sahne onun cinsel açlığını sembolleştirdiğini düşündürüyor.

Sütü daha çok annesi satıyor ancak Yusuf şiiri bir dergide yayınlanınca işe hevesle sarılıp annesinin üzerinden bu yükü alıyor. Süt burada sanki masumiyeti simgeliyor. Annesi istasyon şefi ile ilişki yaşamaya başlıyor. Ve bundan sonra hiç süt sattığını görmüyoruz..

İstasyon şefine aşık olduğu gün annesi mutfakta bir yılan görüyor. Ancak Yusuf aramasına rağmen bulamıyor. Filmin başındaki sahneyi de düşünürsek bu noktada yılanın günahı simgelediğini ve aslında kadının içine girdiğini düşünmek mümkün. Yılanı biz ise Yusufun annesi ile şefin ilişkisini öğrendiği zaman görüyoruz. Yusuf tıpkı günah gibi yılanı da görmezden gelerek odanın kapısını kapatıp uyuyor.

Bunun gibi birçok simgesel anlatım mevcut ancak bunlar o kadar açık açık gösterilmiş ki bu acaba simge miydi değil miydi diye düşünmüyorsunuz bile.. bir heterojenlik var. iyice karışmamış, birbirine yedirilememiş. havada duruyor..

İyi sinema yapma niyeti için bu filme sempati duydum. Temelde beğendim ama eleştirilecek de çok yanı var.

Sıra Bal'da..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder