20 Ağustos 2014 Çarşamba

Pearl S. Buck - Ana

Ben bu romanı çok sevdim. Çevirmenin önszödeki notuna tamamen katılarak okudum. Romanın Çin'de değil sanki Anadolu'da geçtiği hissiyatıyla okuyacağımıza dair notuna..

Ana sadece bir anne değil, o bir gelin, eş, kadın, kayınvalide, komşu, köylü, çiftçi ve dindar. Bu rollerin içinde sıkışıp kalıyor kimi zaman. Kimi zaman anne olmaya çalışırken kadınlığı, kadın olmaya çalışırken dindarlığı, çiftçi olmaya çalışırken anneliğini unutuyor.


Kitabın kurgusu içerisinde önceleri gelin olan "Ana" daha sonra kayınvalide olduğunda kayınvalidesini anlıyor, zamanında kayınvalidesinin yaptıklarını kendinin yaptığını farkediyor.

Kitapta isimler yok, sadece "Ana", "erkek" gibi tanımlamalar var.

Kitapta hepimizin zaman zaman hissettigi ofke, kaybetme korkusu, ask, umut gibi duygulari cok guzel bir dille anlatiyor yazar.

Bunun guzel bir ornegi abinin kucuk kardese karsi duydugu ofke ve hinc, bunu cogu zaman kontrol edemeyisi..

Kucuge kars besledigi bu hinc, gun gunden artiyordu. Ana bu garazin buyukluk ve derinligini ancak, bir gun tam patlagiverince anladi. Hani onune bir bent cekilip de sulari tutulmus bir nehrin kucucuk gizli kaynaklarda icten kabara kabara, sonunda gurleyerej bir tasivermesi vardir; boyle uslu uslu akan bir nehrin, engelleri devirip yikmasi birden herkrsi sasirtir; cunku onun tabii akis ve seyrini yapadururken, bir yandan da gizli gizli kuvvetler topladigini kimse bilmez, ummaz...Bazi gorunuste uslu insan ruhlari da, boyle durup durup birden isyan ediveren taskin sulara benzerler. Sy. 165




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder