Acı kahve
Roman acı bir kahve gibi. Muhteşem kokuyor, içimi keyifli ama boğazını da hafif hafif yakıyor. Anlatımı şiirsel, bir solukta okunuyor ama kafanızda kara bir bulut geziniyor sanki okurken. Karakterlerin son nefeslerine kadar yaşadıkları sıkıntı ve buhran duygusu sizin de içinize işliyor.Karakterler, yaşadıkları coğrafyaya benziyorlar. Rüzgarlı, hırslı, çetin, gururlu.. Roman, alevleri her yanı sarmaya can atan bir yangına benzeyen tutku dolu bir aşkı anlatıyor. Öyle ki kitaptaki her karakter içine çekildiği derecede kendi acısıyla yaşıyor.
Cathy ve Heathcliff; birbirinden acımasız, birbirinden gururlu bu iki karakter, birbirlerini öylesine seviyorlar ki en sonunda ikisinin de ölümleri birbirlerinin elinden,birbirleri için oluyor. Cathy çocukluğundan beri bütün varlığıyla bağlandığı sevgilisine kavuşamamanın acısına dayanamıyor; Heathcliff ise artık hayatında olmayan Cathy'sine kavuşmak için ölmek istiyor, bu hayattan elini eteğini çekerek kendini Cathy'nin kollarına bırakıyor.
Roman aynı zamanda Heathcliff'in, Cathy'e olan aşkına bile üstün gelecek kadar kuvvetli yaşadığı intikam duygularını anlatıyor. Çocukluğunda aşağılanmış olmanın ona yaşattığı bu duygular, son günlerine kadar canlı kalıyor. Etrafındaki herkese zarar vermesinin belki de en temel sebebi, çocukluğunun elinden alınmasının öfkesi. Çocukluğunda Cathy ile kırlardaki gezilerinde dünyanın en mutlu insanıyken, elinden Cathy'nin, gezilerinin ve bütün güzel şeylerin alınması ile Heathcliff artık iyi bir insan olamıyor. Ve insanlığın en çirkin ama en derinindeki, en güçlü duygularına teslim oluyor : öfke, hırs, intikam.
Kitaptan iki alıntı
Cathy, Heathcliff'e bağlılığını şöyle anlatıyor :“If all else perished, and he remained, I should still continue to be; and if all else remained, and he were annihilated, the universe would turn to a mighty stranger: I should not seem a part of it.—My love for Linton is like the foliage in the woods: time will change it, I'm well aware, as winter changes the trees. My love for Heathcliff resembles the eternal rocks beneath: a source of little visible delight, but necessary. Nelly, I am Heathcliff! He's always, always in my mind: not as a pleasure, any more than I am always a pleasure to myself, but as my own being..”
"Yeryüzünde herşey yok olsa da yalnız o kalsa, ben var olmakta devam ederim; başka herşey yerinde dursa da yalnız o yok olsa, evren bana tümüyle yabancılaşır. Ben artık bu evrenin bir parçası değilmişim gibi olur. Linton'a olan sevgim ormanlardaki yapraklar gibidir. İyice biliyorum ki, kış ağaçları nasıl değiştirirse, zaman da benim sevgimi değiştirecektir. Heathcliff'e olan sevgim ise toprak altındaki değişmez kayalar gibidir. Görünüşte pek hoşa gidecek yanı yoktur, ama onsuz olmaz. Nelly, ben Heathcliff'im! O hep, ama hep benim aklımda. Bir zevk olarak değil, tıpkı benim de kendim için her zaman bir zevk olmadığım gibi, ama kendimmişim gibi, tıpkı o benmiş gibi.."
Heathcliff ise Cathy'nin ölümünün üzerinden zaman geçmesine rağmen onu hala nasıl her an anımsadığını şöyle tarif ediyor:
"... for what is not connected with her to me? and what does not recall her? I cannot look down to this floor, but her features are shaped in the flags! In every cloud, in every tree—filling the air at night, and caught by glimpses in every object by day—I am surrounded with her image! The most ordinary faces of men and women—my own features—mock me with a resemblance. The entire world is a dreadful collection of memoranda that she did exist, and that I have lost her!"
"..Catherine ile ilgili olmayan ne var ki? Onu bana hatırlatmayan ne var ki ? Şu döşemeye baksam, taşların üzerinde onun yüzünü görüyorum. Her bulutta, her ağaçta o var. Geceleyin hava onunla dolu, herşeyde ondan bir pırıltı var; gündüzleri ise çevremde ondan başka birşey yok, her yerde o! Rastladığım kadın ve erkek yüzleri, kendi yüz çizgilerim bile, bir benzeyiş içinde benimle eğleniyorlar. Bütün dünya korkunç anılarla dolu; nereye baksam, onun yaşamış olduğunu ve benim onu yitirdiğimi görüyorum! "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder