Fazla söze gerek yok, muhteşem dörtlemenin 3. kitabı. 2.kitaptan öteye çok farklı şeyler olmuyor ama yine muhteşem tasvirler, karakterlerin sıcaklığı, Anadoluya ve tarihe dair güzel ayrıntılar. Güzel türkçe, güzel edebiyat.. Daha nolsun, Yaşar Kemalin eline sağlık..
Alıntılar Yaşar Kemala özgü olarak cümleler şeklinde değil, bölümler olarak bir sayfalık alıntılar :)
Sy.309. da yılanların sevişmesine ve kabuk değiştirmesini belgeselleri aratmayacak kadar güzel tasvir bölüm:
..Narlar olgunlaştığında değil de çiçek açtığında karayılanlar bahçelere akar gelirler, ağaçların altında biribirlerine sarılarak, kıpkırmızı, ateşten yeni çıkmış demir kırmızısına keserek sevişirler. Uzun uzun seviştikten sonra upuzun yere cansız serilirler, yavaş yavaş renkleri kırmızıdan karaya geçer, onlar da canlanır, yorgun, akar giderler. Bir de bu zamanlar, gene Çukurovada, belki başka yerlerde de böyledir, gene karayılanlar nar bahçesinde kavlarlar. Kavlama sözünü her yerde bilmezler, bu yılanın deri değiştirmesi demektir. Yılan önce ağacın altına ağır ağır akarak gelir, yukarda dallar pembe nalları götüremez, uzun kapkara bir yılandır bu. Çukurovada karayılan öldüren lanetlenir. Ağacın altında gelen karayılan önce iki kat olur, sonra açılır açılır kapanır. Ardından da üç büklüm olur, açılır açılır kapanır. Sonra bir top olur, ıslık gibi, inler gibi sesler çıkarır. Toparlanır gerilir. Bu çok uzun sürer. Bir yaratık bu kadar acıya nasıl dayanır, bunu analayabilmek zor. Onun için Çukurovalılar acı dolu değişimlere yılanın kavlaması gibi derler. Kıvranırken, ıslık gibi acı, ağlamsı sesler çıkarırken yılan birden susar, yere serilir, ölü gibi upuzun yere yatar, biraz sonra da belli belirsiz seğirir gibi eder, usulan akmaya başlar, biraz akar, birazıcık ilerledikten sonra durur, orada yatar. Gidip başından, kuyruğundan, neresinden tutarsanız tutun kaldırın, yılan ölü gibi cansızdır, hiçbir şey yapamaz ve yıanın az arkasında kıvrandığı yerde yılan uzunluğunda upuzun bir kav kalmıştır. Kav saydamdır, yattığı yerde öyle cansız epeyi bir süre kalan yılan kendine gelir, gene belli belirsiz, usuldan akarak otların arasında yiter, gider.
Sy. 524:
"Ben demedim mi, bu savaşlar sürdükçe, insanın insanlığı ortadan kalkacak, insanlık çürüyecek, çürümekten de beter hale gelecek, kokuşacak. İnsanlığından utanacak hali bile kalmayacak, solucanlaşacak.. bu kadar korkunç bir zulmü görür de insanoğlu insanca yaşabilir mi, insan gibi insan"
Sy. 124'deki aşağıdaki bölümde de "Aziz Nesin"vari bir mizahla halkın politikacıyı alkışlaması anlatılıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder