1 Kasım 2014 Cumartesi

Bir Kadının Penceresinden - Oktay Rifat

Oktay Rifatin bu kitabında ana karakter Filiz, kocası Bedrinin gölgesindeki yaşamına davetsiz bir misafirin girişini ve kendini bu sayede keşfetmesini, sorular sormasını, kocasını, yaşamını sorgulamasını okuyoruz.

Türü "roman".. Ama şiir diyesi geliyor insanın. Hayalle gerçeğin, burdakiyle uzaktakinin, anılarla düşüncelerin, duygularla söylenenlerin içiçe geçtiği, harman olup savrulduğu bir metin. Bir an şimdideyiz, bir an sonra geçmişte, gelecekte, kahramanımız Filiz çay demlerken, bir cümle sonra boğazdaki vapurdayız, püfür püfür.. Hangisi gerçek hangisi kurmaca bilmiyoruz. Umrumuzda da olmuyor, bırakıyoruz kendimizi Oktay Rifatın cümlelerinin akışına..



*** spoiler **

Filiz komşularıyla çok içli dışlı olmayan, hassas, içine kapanık bir kadın. Bodrum katında oturuyorlar ve bundan en çok müzdarip olan da Filiz. Evi güzelleştirmenin peşinde koşuyor bütün gün, tüm kadınların ellerine geçen ne olsa güzelleştirmeye çalışmaları gibi. Ama evin eskiliği, yolun altında kalması, yoksulluk yoruyor onu çoğu zaman. Komşuların "akşamları bize gelin, çocuklar hava alır" demesi zoruna gidiyor, kızıyor. Varlıklarıyla övünen akrabalarını, eşini dostunu içten içe eleştiriyor, bir türlü barışamıyor onların yapmacık halleriyle.

Kocası Bedri ise gerçeklerden kopuk, çok kitap okuyan, durmadan memleket meselelerine, kültüre, aydınlığa kafa yoran bir adam.Filiz bir türlü anlamıyor kocasının garip hallerini.

Sonra Selim.. Ne kocası Bedriye benziyor ne de konuya komşuya. Selimdeki bu başkalık mıknatıs gibi çekiyor ikisini birbirine..

*** spoiler **

Kitaba dair beni şaşırtan bir şey ilk bölümün yazarın ağzından "didaktik" bir girişi olmasıydı. Azgelişmişliği tanımlıyor yazar bize, bunları bilerek okumanız daha iyi olur diyor. Bu benim için okuma keyfine gölge düşüren ve önyargıyla kitaba başlamama sebep olan birşeydi. Ama sonra bunu yoksaydım.

Kitabın hikayesinin yanında ama özellikle anlatım şekli, tasvirlerinin sıradışılığı, yumuşaklığı, hayalsiliği beni çok etkiledi. Çok fazla alıntı not etmedim, çünkü aslında sayfalarca içiçe geçmiş bir yerinden alsam diğer kısmın eksikliği yarım kalacak bir bütünlükte bir anlatımı var.

Kitaptan bazı alıntıları şöyle not ettim:

"Filiz, uzun uzun uzadıya kokladı havayı. "Neden bu böyle!" diye düşündü. Keder ve sevinç arası oynayan ibre, fırtına gösteren barometreler gibi keder çizgisine düşüp yaslandı mı artık ne yapsan nafile! Yarını belli olmayan, havanın sokağın verdiği sevinçten öte bir mutluluk getirmeyen yaşam bir yük kesilir böyle zamanlard. Nedensiz bir çırpınış! Sökük dikmeki delik yamamak, yer silmek, kapı tokmağı parlatmak! İyi ama her şeyin bir sonu var" sy.44

"Asıl evimiz bu işte! dedi Selim.
-Ne evi diye sordu Filiz.
Selim başını yıldızlara doğru kaldırdı, geceyi ve gökkubbeyi gösteri." sy. 79

"Bir sıkıntı vardı içinde Filizin.Çözülmeyen düğümün, çıkmayan çivinin, dönmeyen vidanın, yerli yerine oturmayan kapağın verdiği daralmaya benzer bir sıkıntı.
Anlamadığı, anlayamadığı bir şeyler dönüyordu.
Kirli işlerin kokusu, istanbulun havasında yerel esintilere karışarak, ağır ve sinsi, mahalle aralarına dek yayılıyor, sıva deliklerinden, aralıklardan, eşiklerden odalara, mutfaklara, eşyaya, gündelik yaşama siniyordu.
Anlayamıyordu Filiz ama kokuyu alıyordu." sy.196



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder