14 Ağustos 2013 Çarşamba

Gulliver'in Gezileri - Bir yazarın intikam masalı




Gulliver birçoğumuzun da çocukluğundan hatırlayacağı üzere bir çizgi film karakteri. En bilinen hali, parmak boyundaki yerlilerin onu iplerle sarıp sarmaladıkları kare..



Kitabı okumadan önce ön sözü okumanızı tavsiye ederim. Ön sözde yazar Jonathan Swift'in hayatı boyunca -özellikle kariyeri hakkında- yaşadığı hayal kırıklıkları ve ruhsal bozgunları öğrendiğimizde her bir satıra bu acının nasıl yansıdığını anlayabiliyoruz. Aksi takdirde kitabın en önemli özelliğini kaçırmış olacağız.
Gulliver'in gezileri fantastik bir kitap olmasının yanında aynı zamanda hiciv dolu bir kitap. Yazarın gezilerini bir masal gözüyle okumak keyifli. 4 diyara yaptığı gezilerin her birinde zamanın politik ve siyasi hayatına yaptığı göndermeleri metinden bulup çıkarmaya çalışarak okumak daha da keyifli. Ön sözde de belirtildiği ve benim de tamamen katıldığım üzere; kitabın en ilgi çekici bölümü 




1. ve 2. bölümler. 3. bölüm tatsız, 4.bölüm ise çok sert, hicivin ayarının kaçtığı bölüm. 1. ve 2. bölüm hepimizin aşina olduğu Gulliver'in cüceler ve devler ülkesine yaptığı geziler. Harika kurguları ve harika tasvirleri içeriyor. Ülkelerin yönetimlerini, iç ve dış çatışma konularını anlattığı bölümler güzel birer hiciv malzemesi. 1. bölümdeki hicve birkaç örnek vermem gerekirse; cüceler ülkesinde bir iç savaş, yumurtanın sivri ucundan mı, yoksa geniş ucundan mı kırılması gerektiği konusunda çıkıyor. Yine Lilliput'ta yönetim kadrosunda yükselmek için ip üzerinde cambazlık ediliyor, değneklerin üstünden atlanıyor ya da altında sürünülüyor. 

2. bölümde devler ülkesinde devler güçlü olmalarına rağmen Gulliver'in anlattığı savaşları anlayamıyor ve savaşmayı manasız buluyorlar. Gulliver'in, devler ülkesinden döndüğünde, kendisini dev sanması, karısı ile kucaklaşmakta zorlanması, kızını belinden kavrayıp kaldırmak istemesi de insanın yaradılışına bir gönderme sayılabilir.

3. bölümdeki kurgu ise çok zorlama ve yavan. Kopuk ve tatsız. Özetle yönetimdeki insanların beyinsel faaliyetlere çok çok önem verirken bunların pratikte hiç yer bulamaması diyebiliriz. Bilgi çok kıymetli, devlet kadrolarında bilgelik en önemli vasıf. Çok absürd buluşları var. Ancak halkın yaşantısındaki gerçek sorunlara erişemeyecek kadar ütopik kalıyorlar.

4. bölüm ise yüksek ahlaklı atların yaşadığı bir diyara yapılan yolculuğu anlatıyor ve bu bölüm tamamen insanlığın aşağılanmasına ayrılmış diyebiliriz. Öyle ki yazar işi atlara efendim diyecek, evine döndüğünde insanların kokusundan nefret edecek,tiksinecek noktaya kadar getiriyor. Bu bölümde artık yazarın insanlara karşı biriktirdiği bütün kötü hisleri kaleminde hissedebiliyoruz.

Kitapta benim ilgimi çeken başka bir konu ise kadınların nasıl aşağılandığı oldu. Tabi bu nefret de yine yazarın hayatından ve yaşadığı yıllardaki kadının toplumda yerinden izler taşıyor. "..şehvet ,yosmalık, eleştiri ve dedikodu gibi şeylerin köklerinin kadın soyunda yaradılıştan bulunduğunu hayret ve üzüntü ile düşünmekten kendimi alamadım" diyor bir yerde, Gulliver.

Sonuç olarak çocuk kitabı deyip geçilmemeli, erişkin aklıyla tekrar okunmalı, üzerine düşünmeli.

Not : 1939 yapımı şu animasyonun linkini de ekşide gördüm, izlemedim henüz ama merak ettim doğrusu : http://www.youtube.com/watch?v=mz706EZ74a8

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder