12 Ekim 2013 Cumartesi

Bir kitabı okumaktan vazgeçilen an ve bıraktığına pişman olunan an

Reşat Nuri'nin çalıkuşu'nu okuyunca içimde bir burukluk olmuştu. Bu kadar klasik bir kitabı bunca zaman neden okumamış ve bu kadar güzel bir romanı neden hayatıma katmamışım diye. Levent'in kütüphanemize eklediği türkçe klasik romanlardan Aşk-ı Memnu'yu okumaya karar verdim, bunun üzerine. Ya Aşk-ı Memnu da nice zamandır kaçırdığım güzel şeylerden biriyse ? 

Romanın "özgür yayınları"ndan basılmış versiyonuydu elime aldığım. Başlar başlamaz insanı zorlamaya başlayan bir edisyon. Romanda nerdeyse 3 kelimenin biri çoğumuzca pek bilinmeyen arapça, farsça kelimeler. Şimdi bunları güncel türkçe kelimelere çevirseler romanın tadı kaçacak, olmaz. Sözlük yapsalar, o da olmaz. Sürekli sözlüğe bakmak okuma zevkini kaçıracak. Şöyle bir yöntem bulmuşlar : 
Yabancı kelime [türkçe anlamı] 

Aslında gayet mantıklı ve belki de en iyi yöntem seçilmiş ama ben 80 sayfa kadar okuyabildim. Benim çok kötü bir huyum var. Kitapta 3-4 cümleyi anlayamamışsam okumaya devam edemiyorum.

Aşk-ı Memnu romanında da aşağıdaki cümleyi okuyup "neyyy??" dediğim ve ardından ancak 2-3 kere okuduktan sonra anladığım an okumaktan vazgeçtiğim an oldu. Ama muhakkak yeniden denemeli. Çok içimde kalıyor yarım bıraktığım filmler, kitaplar. Bu yarım bırakma huyumu da hiç sevmiyorum !

Sy.88

"O gün hasta, şüphesiz iki senedir görülen mürebbiye çehrelerinin ihsas edemedikleri [sezdiremedikleri] itimadı ihtiyar kızın elli senelik safvet [saflık] hayatıyla ferih [neşeli] ve asude [rahat] simasından duyarak hazin bir tebessümle ve kocasının vesayetiyle [aracılığıyla]  "Ümit ederim ki Nihal sizi çok sıkmayacak" demiş idi; "Biraz şımarıkça büyüdü, fakat tabiatında bir mazlumluk var ki, şımarıklığın fazlasını affetirebiliyor"..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder